Çökertme Koyunu keşfetmeye karar verdiğimizin ertesi günü yola koyulduk... İnternette yazan bilgileri araştırdıktan sonra yola biraz tedirgin çıktığımızı söylemem lazım. Çünkü yazılanlara göre Çökertme Koyu'na karadan ulaşmak oldukça meşakkatli bir yolculuk olacaktı. Yol yok, yürüyerek inmek lazım uyarıları kulaklarımızda rotamızı bulmaya çalışırken gördük ki yazılanların günümüzle alakası yok. Çökertme Koyuna kara yoluyla ulaşmak mümkün...
Milas - Bodrum Karayolu üzeri Mumcular sapağından girdikten sonra Çökertme Koyu yaklaşık 35 Km. sürüyor. Tabelalar diğer yeni rotalarda olduğu üzere bu güzergahta da tatmin edici değil. Bu nedenle hangi yolu izleyeceğinizi önceden bilmek ilk defa Çökertme Koyu'na gidecekler ve bölgeyi tanımayanlar için önemli. Güzergah şöyle: Mumcular, Yeniköy, Gökbel ve ardından Çökertme... Mumcular Köyüne ulaştıktan sonra Yeniköy tabelasını takip edeceksiniz. (Ortalama 1 Km. sonra tabelayı göreceksiniz bu nedenle yolu dikkatli takip edin) Yeniköy-Gökbel arası yol oldukça dik yamaçlar üzerine kurulu ve virajlı bu nedenle çok da hızlı seyir etmemeye dikkat edin. Gökbel - Çökertme arası yol bizim gittiğimiz dönemde mıcır dökülüydü, yakında asfaltlanarak daha da güvenli bir yol halini alacak. Gökbel'den çıktıktan sonra aşağı doğru devam ettiğinizde yolun sonunda Çökertme sahile ayrılan sapağı göreceksiniz.
Çökertme bakir kalmış, kalmayı başarmış bir koy... Daha önceleri sadece deniz yolu ile ulaşılabiliyor olması doğal yapısının bozulmamasında ki en büyük etkenlerden biri olarak görünüyor, dilerim açılan yollar ulaşımı kolaylaştırırken bu doğallığın bozulmasına neden olmaz.
Çökertme koyunda, koyun doğal yapısı ile uyumlu bir kaç restoran hizmet veriyor. Konaklama seçeneği de restoranlar kadar sınırlı. Daha çok gezi teknelerinin günlük rotaları içinde konumlanan Çökertme'de kahvaltı ve akşam yemeği dahil konaklama ücretleri 60 TL'den başlıyor. Çökertme Koyunu keşif tarihimiz sezon sonuna denk geldiği için (27 Ekim 2012) fiyatın bu denli makul olduğunu düşünüyorum, yüksek sezonda mutlaka fiyat almakta fayda var.
Çökertme Koyu, denize girmek, balık tutmak ve özellikle de deniz balığı yemek için ideal bir adres. Akvaryum gibi berrak ve temiz denizi, iç bir koy olması sebebiyle sakin ve sükunet içinde yüzme tutkunlarını ağırlıyor. Çökertme koyu girintili çıkıntılı bir doğa yapısına sahip. Bu oluşum Çökertme ziyaretçilerinin farklı renkleri bir arada tatmasını sağlıyor. Sahil şeridinin hemen ardındaki sokakta tipik bir köy yaşantısı hüküm sürüyor. Hemen her hanenin bahçesinde sebze ve meyve ekimi yapılmış. Tavuk, horoz ve inekler ise yine bu resmin bütünü oluşturuyor.
Balık tutmaya çalışmanın en keyifli yanlarından biri de sosyalleşmek. Daha oltanızı çıkarır çıkarmaz etrafınızda "rast gele" diyen kişiler beliriyor. Balık var mı, bir şeyler tuttunuz mu diye başlayan diyaloglar, deneyim paylaşımına dönüşüyor kısa sürede. Fotoğrafta göreceğiniz üzere biz de hızla sosyalleştik. İzmir'den gelen ve doktor olduğunu öğrendiğimiz Ali Bey, bir kaç gündür tatilini geçirmekte olduğu Çökertme'deki balık deneyimlerini paylaşıyor bizimle. İlk geldikleri gün bir kefal tutmuşlar bir tane de kaçırmışlar. Kaçan her zaman olduğu gibi tuttuklarından büyükmüş:=) İlk günün bereketi diğer günlerde devam etmemiş. Kıbrıs oltasına ekmek sarmanın inceliklerini de kendisinden öğreniyoruz tıpkı oltanın adının Kıbrıs oltası olduğunu öğrendiğimiz gibi... Bir ipucu olarak paylaşmak isterim (biz yeni öğrendik bilmeyenler de olabilir) Oltanın mantarının etrafına ekmeği kabuğu ile birlikte koyup iğneleri doluyor sonra da iğneleri mantara batırıyorsunuz. Tıpkı sandviç hazırlamak gibi... Böylece ekmek dağılmıyor ve daha uzun süre dayanıyor. Oltamızı hazırlamayı öğrendikten sonra Blues müziğimizi de açarak biramızı yudumluyor bir yandan da balık tıklar mı acaba diye bekliyoruz... Bu arada çatal kuyruk denilen balıklar tam da altımızda kıpraşıp duruyorlar, arada onları da besliyoruz ekmekle... Arada oltaya da takılıyorlar, zedelemeden çıkarıp denize geri bırakıyoruz...
Çökertme bakir kalmış, kalmayı başarmış bir koy... Daha önceleri sadece deniz yolu ile ulaşılabiliyor olması doğal yapısının bozulmamasında ki en büyük etkenlerden biri olarak görünüyor, dilerim açılan yollar ulaşımı kolaylaştırırken bu doğallığın bozulmasına neden olmaz.
Çökertme koyunda, koyun doğal yapısı ile uyumlu bir kaç restoran hizmet veriyor. Konaklama seçeneği de restoranlar kadar sınırlı. Daha çok gezi teknelerinin günlük rotaları içinde konumlanan Çökertme'de kahvaltı ve akşam yemeği dahil konaklama ücretleri 60 TL'den başlıyor. Çökertme Koyunu keşif tarihimiz sezon sonuna denk geldiği için (27 Ekim 2012) fiyatın bu denli makul olduğunu düşünüyorum, yüksek sezonda mutlaka fiyat almakta fayda var.
Çökertme Koyu, denize girmek, balık tutmak ve özellikle de deniz balığı yemek için ideal bir adres. Akvaryum gibi berrak ve temiz denizi, iç bir koy olması sebebiyle sakin ve sükunet içinde yüzme tutkunlarını ağırlıyor. Çökertme koyu girintili çıkıntılı bir doğa yapısına sahip. Bu oluşum Çökertme ziyaretçilerinin farklı renkleri bir arada tatmasını sağlıyor. Sahil şeridinin hemen ardındaki sokakta tipik bir köy yaşantısı hüküm sürüyor. Hemen her hanenin bahçesinde sebze ve meyve ekimi yapılmış. Tavuk, horoz ve inekler ise yine bu resmin bütünü oluşturuyor.
Peki, Biz Çökertme'de Neler Yaptık?
Öncelikle kristal berraklığındaki denizde, sükunetin tam da koynunda yüzdük... Yazımın başında da söylediğim gibi 27 Ekim tarihinde keşfettik Çökertme'yi... Mevsimin son fırsatları olmasına rağmen yaz boyu ısınan deniz suyunun sıcaklık seviyesi son derece tatmin ediciydi. Tıpkı yandaki fotoğrafta da göreceğiniz üzere denizde kendimizi adeta kaybettik:=)
Deniz sefasının ardından balık tutmaya karar verdik. Aslında balıkları yemledik demek daha doğru olur sanırım. Balık tutalım deyip kendimizi denizden çıkarmayı başardıktan sonra, Çökertme Restoran'a doğru yollandık.
Keyfimize keyif katmak için bira ve patates siparişi verdik. Sağolsunlar siparişimizi olta sallayacağımız iskeleye kadar getirdiler. Mevsim itibariyle olduğunu düşünüyorum arı popülasyonundaki artıştan söz etmeden geçemeyeceğim. Her yanımız bal arısı dolu şekilde bir gün geçirdik, neyse ki sokulmadan...
Her bölgenin kendine has bir balıkçılık stili var. Örneğin, Marmara denizinde olta balıkçılığı yapmaya alışmış bir kişinin Ege denizinde aynı stil ya da aynı olta donanımı ile balık tutmaya çalışması bir olmuyormuş. Bu nedenle gittiğimiz her yerde olta balıkçılığına gönül veren kişilerin deneyimlerine kulak veriyoruz. Az sonra bu konuyla ilişkin günlük deneyimlerimizi fotoğraflarla paylaşacağım. Hedefimiz levrek yakalamak ama henüz mevsimi gelmemiş. Bu nedenle elimizdekilerde yetineceğiz: Kefal... Kefal yakalamak için "Kıbrıs Oltası" adı verilen oltayı hazırlıyoruz. Ekmekle kefal yakalamak hayaliyle... Oltanın adının "Kıbrıs Oltası" olduğunu bilmiyordum.
Balık tutmaya çalışmanın en keyifli yanlarından biri de sosyalleşmek. Daha oltanızı çıkarır çıkarmaz etrafınızda "rast gele" diyen kişiler beliriyor. Balık var mı, bir şeyler tuttunuz mu diye başlayan diyaloglar, deneyim paylaşımına dönüşüyor kısa sürede. Fotoğrafta göreceğiniz üzere biz de hızla sosyalleştik. İzmir'den gelen ve doktor olduğunu öğrendiğimiz Ali Bey, bir kaç gündür tatilini geçirmekte olduğu Çökertme'deki balık deneyimlerini paylaşıyor bizimle. İlk geldikleri gün bir kefal tutmuşlar bir tane de kaçırmışlar. Kaçan her zaman olduğu gibi tuttuklarından büyükmüş:=) İlk günün bereketi diğer günlerde devam etmemiş. Kıbrıs oltasına ekmek sarmanın inceliklerini de kendisinden öğreniyoruz tıpkı oltanın adının Kıbrıs oltası olduğunu öğrendiğimiz gibi... Bir ipucu olarak paylaşmak isterim (biz yeni öğrendik bilmeyenler de olabilir) Oltanın mantarının etrafına ekmeği kabuğu ile birlikte koyup iğneleri doluyor sonra da iğneleri mantara batırıyorsunuz. Tıpkı sandviç hazırlamak gibi... Böylece ekmek dağılmıyor ve daha uzun süre dayanıyor. Oltamızı hazırlamayı öğrendikten sonra Blues müziğimizi de açarak biramızı yudumluyor bir yandan da balık tıklar mı acaba diye bekliyoruz... Bu arada çatal kuyruk denilen balıklar tam da altımızda kıpraşıp duruyorlar, arada onları da besliyoruz ekmekle... Arada oltaya da takılıyorlar, zedelemeden çıkarıp denize geri bırakıyoruz...
Gün hafiften akşam üzerine dönmeye başladığında ve biralarımız bittiğinde iskeleden farklı bir kaç yer daha keşfetmek ve az biraz daha olta sallamak için küçük bir patikayla ulaşılan hemen yanı başımızdaki kayalık alana geçiyoruz. Çökertmenin girintili çıkıntılı bir çok koydan oluştuğunu söylemiştim bunlar birbirine bağlı C harfini andıran oluşumlar ve küçük patikalarla birbirlerine bağlandıklarından hem ulaşmak hem de dolaşmak çok kolay. Yani Çökertme'de yapabileceğiniz bir diğer aktivite de dolaşmak... Müziğimizi de yanımıza alarak yeni olta sallayacağımız noktayı belirlemeye çalışıyoruz.
Kayalık söz konusu olunca deniz kestanelerinin sayısı da artıyor haliyle... Yani siz de bizim yaptığımız gibi kayalık ve taşlık alandan balık tutmaya çalışacak olursanız dikkat etmeniz gereken iki husus var. Bunlardan biri; yüzey oltası kullanın ikincisi de ayaklarınızda mutlaka patik olsun. Aksi halde bu keyifli deneyim eziyete dönüşebilir. Neyse ki biz patik konusunda tedarikli ancak dip oltası atmamız gerektiğini ancak deneyimleyerek öğrenenlerden olabildik:)
Fotoğraflarla Balık Tutma Deneyimimiz...
Donanım... |
Öğrendiklerimizi uygulama zamanı:) |
Olurda gelirse diye Levrek için tavuklu olta hazırlığı |
.